Avukat Muammer Mehmet Kaya, Muğla İlinin Bodrum İlçesi, Yalıkavak Mahallesi Sınırları içinde, hem Yalıkavak Denizi’ne, hem de Ortakent Denizi’ne hakim bir tepede kurulu bulunan MMK Yel Değirmeni’nin, 1850 Yılı’nda Karaibrahimoğlu Mehmet tarafından yaptırıldığını söyledi.

Avukat Kaya, uzun uğraşlı çabalarının sonucunda, Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yüksek Mimar Tevfik İlter’in projelendirmesiyle onarıp yenilediğiYalıkavak MMK Yel Değirmeni’ni, 2006 Yılı’nın 15 Mart’ında, ‘Dünyanın Öğütebilen Tek Yel Değirmeni!’ olarak Muğla’nın yüz akı konumuna getirdiğini anlattı.



DÜNYANIN YEGÂNE YELDEĞİRMENİ!


Mehmet Bey, bir yel değirmenine yatırım yapıp, üretim yapmak, nereden aklınıza geldi?


-Belki de dünyaya geldiğimde genlerime böyle bir uğraş işlenmişti. Dedem, Değirmenci Topal Mehmet, Tunceli’nin Çemişgezek İlçesi’nin kırsalında, yıllarca değirmen işletmiş ve isyanlar sırasında da bir cinayete kurban gitmişti. Değirmencilik fikri hafızama o zamanlar yerleşmiş olabilir.

Pekiyi, Bodrum maceranız ne zaman başladı, nasıl Bodrumlu oldunuz?

-Çok uzun yıllar önce de Bodrum’a gelip gidiyordum. Yıl olarak 1978'den beri diyebilirim. Tamamen yerleşmem ise 10-15 yılı buluyor. Bodrum’a ilk geldiğim yıllarda ne yol vardı, ne de araba! Gündoğan’a gitmemiz gerekiyordu. Hem insan, hem mandalina gibi meyve - sebze, hem de yük gibi her şeyi taşıyan jipler bulunurdu. Şu anda değirmenin bulunduğu tepede jip bozuldu. Yolda başka vasıta da yok, kalakaldık. Gündoğan’daki tanıdığımız bize at getirdi, Gündoğan’a atla gittik. Bodrum’un o zamanlarını bilirim.



Bu yel değirmeni ile tanışmanız nasıl gerçekleşti?

-Bu değirmenin Ortakent tarafına bakan sol alt yamacında Dağbelen Köyü var. 1990’lı yıllarda bir dava için bu köye geldim. Para yerine de davayı kazanmam şartıyla, buradaki topraklarından bana hisse vereceklerini söylediler. Nereden hisse vereceklerini sorduğumda ise değirmenin olduğu bu tepeyi gösterdiler. Davayı kazanınca gerçekten de bana buradan 135 metre karelik bir hisse verildi. Yıl da zannedersem 1995 ya da 1996 olacak. Daha o hisseyi alınca değirmeni çalıştırmayı da kafama koymuştum. Ama değirmenin tüm alanı bir dönümden fazlaydı. Teker teker kalan hisseleri topladım. Burası hem Yalıkavak’a hem de Ortakent’e hakim bir tepe olduğu için her iki taraftan da görünecek şekilde bir ‘Türk Bayrağı’ astım.

Kocaeli Üniversitesi'nden aldığım proje desteği ile gerekli onarım ve yenilemeyi yapıp, yel değirmenini çalıştırdım. Yaptığım araştırmalara göre bırakın Türkiye’yi, dünyada çalışıp, öğütme yapan tek yel değirmeni ünvanına sahip olduk. Gerek Türkiye’de, gerekse dünyada çok sayıda yel değirmeninin onarımı yapılmış ancak, günde 350 - 400 kg buğdayı un haline getirme işlevini yapan tek yel değirmeni burası! Başka öğütme yapan bir yel değirmeni yok!



Bodrum’da kaç yel değirmeni var biliyor musunuz?


-Bodrum’un giden kaymakamlarından Abdullah Bey’de de değirmen merakı vardı, konuşmuştuk. Bodrum’da elli civarında olan yel değirmeninden çalışan bir tane bile yok! Yerel yöneticiler, Bodrum’un kültürüne, değerlerine sahip çıktıklarını söylerler ama hangi değerine sahip çıkmışlar? Tek bir yönetici, bir tek yel değirmenini ayağa kaldırmış mı? Ben taaa, Çemişgezek’ten geldim ve bu değirmeni çalıştırıyorum. Bunun Bodrum’a bir katkısının olduğunu düşünüyorum.

Değirmeni sadece çalıştırmakla da kalmadınız sanırım, neler yaptınız burada?

-Değirmenin toplam alanı bin yüz metrekare civarında. İlk önce değirmeni çalıştırdım burada ama değirmeni korumak için bir bekçi gerekiyordu. Kendim bekçi olmaya karar verdim ve avukatlık ofisimi değirmene taşıdım. Uzun süre hem avukatlık, hem de bekçilik yaptım. Değirmeni gezmek, görmek isteyen insanlar gelmeye başladı. Çay istediler, kahve istediler, ben de ‘Yok’ diyordum. Bir gün gelen yaşlı bir hanım, “Beyefendi, burası size ait olabilir ama benim burada bir Türk Kahvesi içme zevkime kimse engel olamaz!” dedi ve haklıydı. Sekreterime kendi kahvemden kahve yapmasını söyledim. Ayrıca sekreterimden bana destek olmasını istedim ve “Yarın hemen buraya iki kulübe kuralım, birinde çay - kahve yapıp satalım, diğerine de halı tezgâhı kurup halı dokutalım, öğrenmek isteyenlere önderlik yapalım!” önerisini getirdim.

Buraya kurduğumuz iki kulübenin birinde çay, su, kahve, ayran sattık, diğerine ise Milas’a bağlı Çökertme Mahallesi’nin yanındaki Gökbel Köyü’nden getirdiğimiz kadının, eski usulde ‘Milas Halısı’ dokumasını sağladık. Şu anda üzerine bastığınız bu halı, o kulübede dokundu ve bir köşesinde ‘MMK Yel Değirmeni’ yazar.

Çay, kahve, gözleme yok mu derken, şimdi bu tesiste 15 köylü kadın çalışıyor. Müdürü, aşçısı, temizlikçisi, garsonu, hepsi kadın! Misafirlerimize sunulan hemen her ürün de kadınların ürettiği doğal ürünlerden oluşur. Aslında ben öğretmen kökenli bir avukatım. Kadının olmadığı bir yerde, hiçbir şeyin olmayacağını bilirim. Kadının mutlaka üretime katılması gerekir. Üretici kadınların bir kooperatif kurmasına öncülük ettim.



Nereden nereye gelinmiş! Şimdi bir kooperatifi mi var DağbelenKadınları’nın?


-Evet! ‘Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’ kurulalı üç-beş ay oluyor. Kooperatifin tüm üyeleri de üreten köylü ve sanatçı kadınlardan oluşuyor. Aralarında ressam kadınlar var. Onlar da birer üretici! Ben bu işletmeyi açtıktan sonra, başka işlerde çalışan bazı Dağbelen Köy insanları, köylerine geri dönüp üretime başladı. Ürettikleri bal, süt, yoğurt, peynir,tereyağı, yumurta, zeytin, zeytinyağı, mantı, gözleme, börek gibi ürünleri, işletmemiz,değerine satın alıyor.

Ayrıca yine Dağbelen Köyü’nde on dönüm civarında bir çiftliğim var ve bu yıl arı kovanlarımızdan ilk kesimde 300 - 400 kg bal aldık. Diğer kesimlerle birlikte bir ton civarında bal almayı planlıyoruz. Keçi sütü elde etmek için çiftliğe 112 tane keçi aldık ama çoban konusunda başarılı olamadık. Taze yumurta için yine çok sayıda tavuk besliyoruz. Destek olduğumuz bazı üreticilere köy ve keçi peyniri ürettiriyoruz. Çalışanlarımızın geldiği Dağbelen Köyü, üretici bir köy! Yaz – kış, her sabah güneş doğduktan sonra servisle işletmemize gelir, akşam da güneş batmadan evlerine dönüp, inek ve koyunlarının bakımını ve sağımını yaparlar.

Zeytin çeşitleri gördüm, hem kahvaltı masalarında, hem de satış reyonunda! Onlar nereden?

-Zeytinin çeşitlerini kadın kooperatifinin bağlantılı olduğu üreticilerden alıyoruz. Ürünleri burada işleyip, parekende olarakreyonda satışa sunmaya da başladık. Biz burada, gün boyunca, köylü kadınlarımızın ürettiği ve tamamı doğal ürünlerden oluşan mantı ve gözleme çeşitleri ile zengin menülü kahvaltı olanağı sağlıyoruz. Gözleme, börek ve mantı gibi unlu ürünlerin unu için de doğal olduğundan emin olduğumuz buğday gibi tahılları satın alıp, değirmenimizde öğütme işlemi uyguluyoruz. Son dönemde öğüttüğümüz unlar için çok fazla talep gelmeye başladı, satışını da yaptığımız için un üretimine yetişemiyoruz. Dışarıdan satın altığımız tek şey sadece temizlik malzemeleri oluyor.

Fiyatlarınız nasıl, pahalı bir işletme misiniz?

-Yaz aylarında burası az-çok para kazanır ama kış aylarında zarar eder. Ben bir tek işçi bile çıkarmam. Aynı işçiler, yazın da, kışın da burada çalışmaya devam eder, maaşını, sigortasını alır. Eğer o gün bir iş yoksa gider, evinde oturur. Birçok yerde kahvaltı hesabı, kişi başı olarak yapılır ama biz kahvaltıda belli bir menünün tamamını sunarız. Şuan fiyatı 55 lira olan menüde, neredeyse yok yoktur! O menüyü kaç kişi yemek isterse o kadar kişi yer. Ekstra ve zorlama bir durum olmaz. Sadece ek olarak istedikleri özel yiyecekler için fiyat farkı alınır.

Mutlaka sorunlar da yaşıyorsunuzdur, her şey her zaman dört dörtlük değil!

-Sorunlar aslında Türkiye’nin sorunları! Asıl iki sorundan birini, ‘Üretmemek, üretememek’, diğerini ise ‘Liyakata önem vermemek’ olarak görüyorum. Ülkemizde iş, ehline verilmiyor. Üretim yapılmayınca da büyüme ve gelişme olmuyor. Rahmetli annem, Ankara’da bir apartmanda otururdu. Bir gün benden, maydanoz getirmemi istedi. Manava gidip boş bir kasa aldım ve içini toprakla doldurdum. Balkona koyduğum toprak kasasına, aldığım maydanoz tohumlarını ekip, suladım. Anneme de her gün sulamasını söyledim. Bir- bir buçuk ay sonra yanına gittiğim annem, apartman balkonunda üretime başladığı maydanozlardan dolayı çok mutluydu.

Bunun gibi her alanda ve her yerde üretmek gerek! Oysa şimdi herkes, üretimden elini eteğini çekti, bir şey üretmiyor. Herkes, nerede, neyin satıldığına odaklanmış durumda! İşte benim, kadınları üretime katmak istememin nedeni bu! Liyakat derken de, ben doğudan geldim buraya. 60-70 tane yeğenim var. Ancak hiç birini burada çalıştırmıyorum. Burada Bodrum Köylüsü kadınları çalıştırıyorum. Çünkü bu kadınlar, bu işi, benim akrabalarımdan çok daha iyi yapıyor. Akrabama yardım edeceksem, para yardımı yaparım ama çalıştıracaksam işi ehline veririm.

Bu durum, devlet genelinde de böyle olmalı! Gerek merkezi, gerekse yerel yönetimde, işe layık olan kişiler işe alınmalı, atanmalı! Kendi tanıdığı, işe layık olanla eşit yetenekte ise o zaman kişi takdir hakkını kullanıp, tanıdığı kişiyi koruyabilir ama tanıdığı, mevcut olandan kötüyse işin ehline görev yaptırılmalı! Ben küçük işletmemde bile bu yöntemi uyguluyorum.



MMK Yel Değirmenleri’nin gelecek için yeni projeleri var mı?

-Yel değirmeni olarak 2006 Yılı’ndan beri faaliyetteyiz. Bu şekilde gelişerek devam etme kararlılığı içindeyiz ve iddialıyız.  İnsanlar buraya gelmekten mutlu oluyor. Hangi kıstaslarla seçtikleri belli olmayan ilk on kahvaltı yeri sıralamasına girmese bile ki bu sıralamayı yapanların mesleki kariyerleri de önemli! Dereceye girsin girmesin, kadının olduğu her alan %20-30 önde başlar benim değerlendirmemde! Buraya gelen insanlar, tarihi, kültürü, eşsiz manzaranın güzelliğini, doğal ve kaliteli ürünleri önemseyen nitelikte kişiler. Yel değirmeninin, bulgur değirmeninin, soğuk zeytin sıkım taşının, hem Ortakent, hem Yalıkavak’ı gören dağ ve deniz manzarasının dakikalarca fotoğrafını çekerler. Ben de buna olanak sağladığım için büyük mutluluk duyuyorum. Kadın girişimcileri destekleyip geliştirerek, ülke geneline yaymak isterim.

Bir taraftan da ofisiniz burada, hala avukatlık yapıyor musunuz?

-Avukatlığım devam ediyor. Evim ise Gündoğan’da, her gün gidip geliyorum. Ofisimi buraya taşımadaki amacım, değirmeni koruma adına bekçilik yapmaktı. Burada olmasaydım, bu değirmen çalışamazdı!

Bodrum Yaşayanları’na önerileriniz olur mutlaka!

-Biz buradabaşarılı olamasak da yöresel halıcılığın, önemli olduğuna inanıyorum. Bodrum’da, birçok yel değirmeninin ayağa kalkması lazım! Yerel yönetimlerin, hamasi nutuklar atma yerine, projeler geliştirmesi ve üretime el atması gerekir. Bodrum, yel değirmenleri ile ünlü! ‘Bizim değirmenlerimiz, bizim değerlerimiz!’ sadece söylemde kalıyor, herhangi bir uygulama yok! Hangi Bodrumlu, hangi yerel yönetici katkı verip, bir değirmeni ayağa kaldırmış?

Yasal izlekler mi çok fazla acaba?

-Prosedür çok fazla değil ama ‘Değirmene harcanan para, geri gelmez!’ diye düşünülüyor. Konuya sadece kar olarak bakıldığı için değirmeni çalışır hale getirmek, geri gelmeyecek bir yatırım. Nereden baksanız, dört yüz, beş yüz bin lira lazım! Parayı geri alamayacaklarını bildikleri için çalıştırmaya yanaşmıyorlar. Bu yatırımı yapmak için idealist biri olmak gerek! Birinci planda, getireceği parayı düşünmeyip, bu kültür varlığını ayağa kaldırmayı hedefledim. Benim için önemli olan buydu!

Bulunduğumuz tepe,manzarası nedeniyle ilgi çeken, insanların durup, görüp, gezdiği, fotoğraf çektiği bir alan! Yalıkavak Belediyesi zamanında, yeşil alan imarlı ve sahipli olan alt araziye belediye bir ‘Seyir Terası’ yapmıştı. Arazi sahibi bu yıl geldi, seyir alanını duvarla örüp kapattı. Oysa bu duvarı yapabilmesi yasal değildi. Önce imar değişikliği ile yeşil alan terkinin sağlanması gerekirdi. Belediye ise bugün bu duruma taraf olup, yasayı görmezden geldi, dava açmak zorunda kaldık. Benzer tür girişimleri gerek devletin, gerekse yerel yönetimlerin desteklemesi gerekirken, herhangi bir destek de görmedik. ‘Destek olunmuyorsa bari köstek olunmasın!’ düşüncesindeyim…

MUĞLA İLÇESİNE HAVADAN TRAFİK CEZASI YAĞDI MUĞLA İLÇESİNE HAVADAN TRAFİK CEZASI YAĞDI

Haber - Röportaj: Tülay SÜKÜN
Fotoğraf: Tülay SÜKÜN