Henüz 6 yaşındaydı, babası vefat edince ailesiyle birlikte Adana’ya yerleşti. Kendine ait bağlama atölyesi kurma hayalini gerçekleştiremeyince pek çok iş yaptı. En son da yüksek gerilim hattında çalışmaya başladı. Ancak 2009'da yaşadığı talihsiz kazada iki kolunu birden kaybetti, ardından da nişanlısı tarafından terk edildi. Bir başına kalan, kalem satarak işe başlayan Haluk Tokat'ın hayatını değiştiren ise tek bir cümle oldu.

Adana'da yaşayan Sakarya doğumlu Haluk Tokat, bir kaza sonucu hayatı tamamen değişmeden önce sakin bir hayat sürüyordu. 7 kardeşi vardı ve henüz o 6 buçuk yaşındayken babasını kaybedince Adana'ya taşınmışlardı. İlkokul, ortaokul ve liseyi Adana'da okuyan Tokat, meslek hayatına lise son sınıftayken bağlama imalatıyla başladı. Ablası ve eniştesinin yapmış olduğu müzik akademisinin altındaki atölyede Ali Usta'dan bu mesleği öğrendi, askerlik zamanı gelene kadar da burada çalıştı. Askerlik görevi için Kıbrıs'a giden Haluk Tokat'ın dönüşteki hayali bir bağlama atölyesi kurup imalat yapmaktı. Fakat 2001'de ekonomik kriz yüzünden bu hayalleri suya düştü. Bu dönemde annesini de kaybeden genç adamın en büyük destekçisi ise düğün için birlikte gün saydığı nişanslıydı. Şu anda 44 yaşında olan Haluk Tokat'ın hayatı 2009 yılında geçirdiği bir kaza sonucunda ise tamamen değişti.

Askerden döndüğünde farklı işlerde çalışmaya başlayan Haluk Tokat, bir dizi eğitim aldıktan sonra yüksek gerilim hattında operatör olarak çalışmaya başladı. Hayatını değiştiren olay da işte bu esnada yaşandı.

'YAŞAMA ŞANSIN YÜZDE 5 DEDİLER'

İşe başladıktan kısa bir süre sonra elektrik direğinde akıma kapılan genç adam ölümden döndü. Hızlıca hastaneye kaldırılan Haluk Tokat apar topar ameliyata alındı. Ameliyattan çıktığında iki kolunun da kesildiğini öğrendi. O ana dair pek fazla bir şey hatırlamadığını söyleyen Tokat, hastanede konuşulanları duyuyordu ancak yine de birçok şeyi çok fazla anlamıyordu. Çevresindekiler onun ağır bir yanık kokusuna sahip olduğunu, yaşama şansının da sadece yüzde 5 olduğunu söylüyordu.

Yakınları kendilerini en kötü habere alıştırmaya başlamıştı bile. İç organları ciddi hasar görmüştü ve durumu ciddiyetini koruyordu. Yüksek gerilim iki koltuk altından ve sol ayağından patlatarak çıkmıştı ve sol ayağının da kesilme ihtimali vardı. Sevk edildiği yanık hastanesinde 7-8 ameliyat geçirdi. İç organları büyük hasar aldığı için küçük bir düşme dahi iç kanamaya sebep olup ölüme götürebilirdi. "En son aldıkları büyük ameliyatta bana kollarımı kesmek zorunda olduklarını söylediler" diyen Haluk Tokat, şöyle devam etti: "İlk ameliyatımda kollarımı boydan boya yararak kontrolünü sağladılar, 'ne kadar kısmını kurtarabiliriz ne kadarını sıyırıp temizleyebiliriz' diye. Ancak en son beni büyük ameliyata aldıklarında bana her iki kolumu da kesmek zorunda olduklarını söylediler. 'Nereden kesileceği de ameliyat esnasında belli olacak' dediler."

METEOROLOJİDEN ÇÖL TOZU UYARISI! NEFES ALMAKTA ZORLUK ÇEKİLECEK METEOROLOJİDEN ÇÖL TOZU UYARISI! NEFES ALMAKTA ZORLUK ÇEKİLECEK

'KOLLARIMI KESMEYİN, NİŞANLIYIM DİYE YALVARDIM'

"O an çok yalvardım, 'Lütfen kollarımı kesmeyin, nişanlım var. Kısa süre sonra evleneceğiz' dedim ama bu konuşmadan sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda bandajlar içerisinde yataktaydım ve artık kollarım yoktu. Yüksek gerilim damarlarımı da gevşettiği için birçok defa iç kanama geçirdim. Tam 90 gün boyunca sırt üstü yatarak iyileşmek için çaba sarf ettim ve 92'nci gün taburcu oldum. Ayaklarımın üzerine yavaş yavaş basabiliyordum ancak tamamen iyileşmem, yaraların kapanması yaklaşık 6 ayı bulunmuştu” diyen Haluk Tokat, sözlerini şu şekilde sürdürdü:


"Önceki yaşamımda, hayatımda çok sevdiğim bir insan vardı. Annem 2006'da rahmetli olunca hayattaki tek dayanağım yani sevdiğim insan olarak bir tek o kalmıştı. 7 kardeştik fakat pek bağlı değildik birbirimize. Bu kazadan önce dolu dolu yaşadığım bir hayatım olmuştu. Arkadaşlıklarım olsun, yaşadığım hayat tarzı olsun dolu doluydu. Bu kazadan sonra her şey değişti. En yakınlarım tarafından terk edildim. Sevdiğim kişi tarafından terk edildim. Yavaş yavaş beni ziyaret etmeleri azaldı ve sonunda da terk etti. 'İnsan eti ağırdır' derler ya ben bunu gerçekten yaşadım. Bu gerçeği büyük acılar çekerek öğrendim ama yılmadım. Çünkü bu elim kazadan sonra tekrar hayata tutunmam gerektiğini gördüm. Kimseye yük olmadan, kimseden bir şeyler istemeden ki öyle bir yapım asla yok. Hayatıma, omuzuma bir çanta alarak kalem satmakla başladım. O kadar çok zoruma gidiyordu ki ilk başlarda. Ne kalacak evim ne ailem ne de arkadaşlarım vardı. Üstümü başımı giyinemiyordum, ihtiyaçlarımı karşılayamıyordum. Fakat kalem satarak ne kadar para kazanabilirsiniz ki? Bunun böyle gitmeyeceğini düşünerek 2010 senesinde İstanbul’a taşındım."