Son zamanlarda artan köpek saldırıları ve gündeme gelen katliam yasası ile bir taraftan hayvanların canı, diğer taraftan insan güvenliği tehlike altına girmiş durumda. Sokak hayvanları tarafından saldırıya uğrayan, hayatını kaybedenlerin sayısı artarken “bu sorun nasıl çözülür?” sorusuna hâlâ net bir cevap bulunamıyor. 2024 verilerine göre Türkiye’de sokak hayvanlarının sayısı yaklaşık 4 milyon… Ülke genelindeki sınırlı barınak sayısı ve kapasitelerin düşüklüğü korkutucu bir tablo ortaya koyuyor. Gelin bu meseleye yakından bakalım:
Sokak Hayvanları Sorununun Temeli Ne?
Saldırgan köpeklerden dolayı tüm köpekleri tehlikeli ilan etmek doğru bir yaklaşım değil. Nasıl ki birçok suça karışan insan yüzünden tüm insanları etiketleyemiyorsak, burada da adaletli düşünmek gerekiyor. Hiçbir hayvansever, hayvanların zor koşullarda; barınma ve yemek ihtiyacı karşılanmadan sokaklarda yaşamasını istemez. Ancak mevcut barınak koşulları ortadayken, hayvanlar da büyük bir risk altında. En gerekli ve yıllardır göz ardı edilen çözüm, kısırlaştırmadır. Kontrolsüz şekilde çoğalan hayvanlar, açlık ve kötü yaşam koşulları nedeniyle zamanla saldırganlaşabiliyor. Hem hayvanların hem de insanların sağlığı ve güvenliği için tüm yetkililerin bir araya gelerek çözüm üretmesi artık bir zorunluluk haline geldi. Artan saldırılar ve ölüm oranlarıyla beraber “Hayvanları
Koruma Kanunu” olarak çıkan yasa neden bu kadar tepki çekti, inceleyelim:
Katliam Yasası Nedir? Hayvanları Koruma Kanunu mu, Katliam Yasası mı?
30 Temmuz 2024 tarihinde TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilen 17 maddelik 7527 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” 2 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayınlandı ve yürürlüğe girdi. İçeriği nedeniyle hayvanseverler tarafından tepki çekti. Kamuda “Katliam Yasası” olarak anılmaya başladı. CHP, Anayasa Mahkemesi’ne 16 maddesinin iptali için dava açtı. AYM, kanunun iptal istemini reddetti. Yani yasa şu an yürürlükte. Tepki çeken maddelerine bakalım:
- Sokak hayvanları belediyeler tarafından toplanacak.
- Toplanan hayvanlara 30 günlük sahiplenilme süresi tanınacak.
- Sahiplenilmeyen hayvanlar uyutulacak yani ötanazi uygulanabilecek. Burada akıllara şu soru geliyor: Kısırlaştırmaya bütçe bulamayan ya da bu çözümü göz ardı eden sistem, ötanazi uygulamasına nasıl bütçe ve zaman bulacak?
Yasa, birçok kişi tarafından ciddi tepkilerle karşılandı. Hayvanların yaşama hakkına saygı duyulmaması ve yıllardır uygulanmayan kısırlaştırma çözümünün faturasının yine hayvanlara kesilmesi, en büyük eleştiri konularından biri oldu. Kalıcı çözüm ise çok net: Kapsamlı bir kısırlaştırma çalışması, barınak koşullarının iyileştirilmesi ve sistemli bir denetim mekanizmasıyla mümkün olabilir.
Kalıcı Çözüm Önerileri
Barınaklarla ilgili ciddi bir planlama yapılması ve mevcut koşulların iyileştirilmesi, bu sorunun çözümünde atılacak en önemli adımlardan biridir. Hayvanların rehabilite edilebileceği, saldırgan olmayanların sahiplendirilebileceği, güvenli ve sağlıklı alanlar oluşturulmalıdır.
- Kısırlaştırma ve aşılamaların düzenli ve sistemli şekilde yapılması, hem hayvanların refahı hem de halk sağlığı açısından kritik önemdedir.
- Yasaklı ırk olarak nitelendirilen köpeklerin ya da saldırgan davranışlar gösteren hayvanların rehabilitasyon süreçlerinden geçirilmesi ve bu hayvanların düzenli olarak denetlenmesi, insan güvenliği açısından da gereklidir.
- Sokak hayvanları konusunda toplumsal farkındalığın artırılması önemlidir. Barınakların daha görünür olması, vatandaşların bu alanları ziyaret ederek destek sağlaması ve hayvanların ihtiyaçlarına yönelik sosyal sorumluluk projelerinin yaygınlaştırılması bu süreci destekleyecektir.
Bugün maalesef köpek saldırılarında hayatını kaybeden ya da yaralanan insanların sayısı giderek artıyor. Ancak bu sorumluluğu, bilinçli hareket etme kapasitesi olmayan hayvanlara yüklemek adil değil. Asıl sorumluluğu, gerekli önlemleri almayan ve bu
noktaya gelinmesine göz yuman yetkililerde aramak gerekir.
Sokak hayvanları meselesi, toplumun her kesimini doğrudan ilgilendiren bir konudur. Hayvanların da yaşam hakkı olduğunu unutmadan, insan güvenliğini gözeterek geç kalınan çözümleri akıl ve vicdan doğrultusunda vermek gerekiyor. Bu konuda yetkililerin, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin ortak hareket etmesi büyük bir önem taşıyor.