Barselona Sözleşmesi olarak adlandırılan Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi'nin 22. Taraflar Konferansı (COP 22), Türkiye'nin ev sahipliğinde Antalya'da devam ediyor. Konferansın üçüncü günü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un paydaşlarıyla aile fotoğrafı çektirmesiyle başladı. Barselona Sözleşmesi Sekretaryası Büro Başkanı da olan Bakan Kurum, daha sonra katılımcılara hitap etti. Bakan Kurum, ev sahibi ülke olarak 22. Barselona Sözleşmesi Taraf Ülkeler Toplantısı kapsamında katılımcıları Türkiye'de, Antalya'da ağırlamaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi. İki gün önce başlayan toplantılarda mavi Akdeniz'in geleceği adına birçok tematik kararı görüşüp değerlendirdiklerini hatırlatan Bakan Kurum, "Mevkidaşlarımızla bu kararlar hususunda birebir görüşmelerimiz oldu. Bugünkü toplantılarımızdan sonra nihai kararlarımızı verecek ve Antalya Bakanlar Deklarasyonu'nu oylamaya sunacağız. Burada şunu da vurgulamak isterim. Bütün çalışmalarımızın önemli bir paydaşı olan gençlerimiz, İstanbul'da bir araya gelerek, Akdeniz'in geleceği içim hazırladıkları 'Gençlik Bildirgesi'yle deklarasyona katkıda bulundular. 21 Akdeniz ülkesinin her bir gencine huzurlarınızda teşekkür ediyor ve hepsini burada hep birlikte alkışlıyoruz" diye konuştu.

"Akdeniz 21 ülke ve 521 milyon nüfusun ev sahibi"

Bakan Kurum, Avrupa, Afrika ve Asya kıtalarıyla çevrili Akdeniz'in yüzyıllar boyunca insanlık tarihinin hep buluşma noktası olduğunu ve dünya tarihine yön veren önemli medeniyetlere beşiklik ettiğini aktardı. 21 ülke ve 520 milyon nüfusa ev sahipliği yapan Akdeniz'in 11 bin 700'ü endemik olmak üzere 25 bin bitki türüne, 17 binden fazla deniz türüne yuva olduğunu kaydeden Kurum, "Bugün de yüzyıllardır böylesi zenginliği yüreğinde saklayan Akdeniz'imizi iklim değişikliği ve çevre kirliliğine karşı korumak için bir aradayız. Akdeniz ülkelerinin siz değerli bakanlarıyla 'Mavi Bir Akdeniz'e Doğru: Çöpsüz Miras Bırakmak; Biyolojik Çeşitliliği Korumak, İklim Dengesini Sürdürmek' başlığı altında toplantımızı gerçekleştireceğiz. Böyle bir temayla COP 22'yi gerçekleştirmemizin esas sebebi Akdeniz Havzası'nın iklim değişikliği, kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı ve yabancı türlerin baskısı altında olmasıdır. Bu noktada Akdeniz'de yaşanan bu sorunları çözmek için belirleyeceğimiz yol haritasının çok önemli olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Bu anlamda alacağımız her karar, ortaya koyacağımız her fikir, Akdeniz'imiz ve ortak evimiz dünyamız için bir milat, bir dönüm noktası olacaktır" dedi.

"En kırılgan bölgelerden"

Kurum, bugün tüm devletlerin 4 temel mesele olan kitlesel göçler, terör, pandemi, çevre ve iklim değişikliği sorunlarına çözüm bulma adına kısa, orta ve uzun dönemli stratejiler geliştirip hayata geçirdiğine dikkat çekti. Akdeniz Havzası'nın iklim değişikliği açısından en kırılgan bölgelerden biri olduğunu işaret eden Bakan Murat Kurum, iklim değişikliği nedeniyle sıklığı ve şiddeti giderek artan seller, orman yangınları ve kuraklık gibi büyük felaketler yaşandığını dile getirdi.

"Deniz seviyesi son 20 yılda 3 santimetre yükseldi"

İklim değişikliği nedeniyle yaşanan olumsuzlukların ekonomik açıdan büyük kayıplara neden olduğunu belirten Bakan Kurum, "Akdeniz değerlendirme raporuna göre Akdeniz'de iklim değişikliğine bağlı olarak ortalama deniz seviyesi son 20 yılda 6 cm yükseldi. Deniz seviyesindeki bu yükselmenin kıyılara ve kültürel miras alanlarına zarar

vereceği öngörülüyor. Deniz suyu sıcaklığındaki artış deniz ekosistemlerini olumsuz etkiliyor. Ülke olarak sadece 2021 yılında iklim değişikliği nedeniyle üç olay yaşadık. Bunlardan ilki Antalya ve Muğla başta olmak üzere farklı bölgelerimizde çıkan orman yangınlarıdır. Bu yangınlarda 150 bin hektarlık ormanımız, binlerce canlımızı kaybettik. Diğer ikisi ise özellikle ülkemizin kuzey illerinde meydana gelen sel felaketleri ve Marmara Denizi'ni kaplayan müsilaj sorunudur" diye konuştu.

"192 ülkede yaşanan sorunlara reçete olacak"

Bu tablonun Akdeniz özelinde iklim değişikliğiyle mücadele önlemlerinin geliştirilmesinin önemini ve aciliyetini gösterdiğini dile getiren Bakan Kurum, "Sadece Türkiye'nin değil, tüm ülkelerin maruz kaldığı bu krizlerin sorumlusu bellidir. Son 200 yılda özellikle gelişmiş ülkelerin havayı, suyu, toprağı hoyratça kullanarak büyümeleri ve aşırı tüketim nedeniyle bu krizlerle karşı karşıyayız. Küresel adaletin yeniden tesis edilmesi için herkesin ama en başta dünyamızın içine düştüğü bu iklim krizine neden olanların elini taşın altına acilen, ivedi bir şekilde koyması şarttır. 21 Akdeniz ülkesi olarak iklim değişikliğiyle mücadelede koyacağımız ortak irade, dünyanın iklim kriziyle mücadelesine de güçlü bir katkı sunacaktır. Burada alacağımız her karar, birlikte yürüteceğimiz her çalışma, sadece 21 ülkenin değil, 192 ülkede yaşanan sorunlara birer reçete olacaktır" diye konuştu.

"Bölgesel Aktivite Merkezi kurulmasına talibiz"

Bakan Kurum, bu noktada Türkiye'de bir Bölgesel Aktivite Merkezi kurulmasının Akdeniz Çanağı'nın geleceği için olumlu katkılar sağlayacağına vurgu yaparak, Türkiye'nin buna talip olduğunu ve destek beklediklerini bildirdi. Türkiye'nin çevrenin korunması adına uzun vadeli bir planlama yaklaşımıyla çözümlerini tüm dünyayla paylaştığını hatırlatan Bakan Murat Kurum, "Ülkemizin en büyük çevre hareketini, aldığı uluslararası ödüllerle sınırları aşan Sıfır Atık Projemizi Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan himayelerinde 2017 yılında başlattık. İklim değişikliğiyle mücadelemizin önemli bir ayağı olan bu projeyle bir taraftan doğal alanlarımızı korurken, diğer taraftan ülkemizin ekonomisine katkı sağlıyoruz. Sıfır Atık Mavi hareketiyle deniz kirliliğiyle mücadele ediyoruz. Bu kapsamda yürüttüğümüz çalışmalarla 485'i Akdeniz'de olan mavi bayraklı plaj sayımızı 519'a çıkardık. İspanya ve Yunanistan ile birlikte en çok mavi bayraklı plaja sahip olan ülkelerden biriyiz. Ekolojik koridorlarımızla, millet bahçelerimizle, korunan alanlarımızla ve ormanlarımızla yutak alanlarımızı artırıyoruz. Bugün 19 ÖÇK bölgemizden 12'si, dünyanın en güzel koylarının yer aldığı Ege ve Akdeniz bölgelerinde yer alıyor. Tüm bu alanlarda biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik bilimsel çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.

"Deniz çöpü artışıyla mücadele"

"Akdeniz'deki flora-fauna ve habitatları, kıyı ve deniz ekosistemlerini korumak ve geliştirmek için daha fazla bilimsel çalışmalar yürütmeli, çevreye duyarlı bir yönetim sağlamalıyız" diyen Bakan Kurum, "Bu noktada Akdeniz'deki koruma alanlarının sayısını ve niteliğini artırma hedefiyle çalışmalarımızı genişleteceğiz. UNEP/MAP Sekretaryası'nın yürütücü organları arasında etkin koordinasyonun artacağını ve üye ülkelerin iş birliğiyle faydalı sonuçlar alacağımızı ümit ediyoruz. Özellikle Covid-19 sonrası değişen dünyada artan tek kullanımlık ürün tüketiminden kaynaklı deniz çöpü artışıyla mücadele büyük bir önem arz ediyor. Bu noktada üretim, tüketim ve imha zincirinin tümünü kontrol altında tutmamız gerekiyor. Kısacası hayatın her alanını ilgilendiren, tam teşekküllü bir mücadelenin içine hep birlikte dahil olmalıyız. Ne yazık ki deniz çöpleri ve özellikle tek kullanımlık plastikler denizlerimizin, deniz canlılarımızın geleceğini tehdit ediyor. Böylesi önemli bir hususta BM Çevre Programı altında tıpkı Barselona Sözleşmesi gibi bir sözleşmenin yapılması kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Türkiye olarak tüm dünyanın taraf olacağı bu sözleşmenin hayata geçirilmesini destekleyeceğimizi, hatta ilk taraf olan ülkelerden biri olacağımızı özellikle belirtmek isterim. Türkiye olarak sözleşmenin sekretaryasına da İstanbul'da ev sahipliği yapmaya hazırız" dedi.

COP 22 kapsamında Türkiye'nin 2 yıllığına Barselona Sözleşmesi Sekretaryası'nın büro başkanlığı görevini İtalya'dan devraldığını kaydeden Bakan Kurum, 2 yıllık süreçte herkesin ortak değeri olan Akdeniz için çalışmaları kararlı bir şekilde yürüteceklerini kaydetti.

"Yağışın yüzde 30 azalacağı tahmin ediliyor"

BM Genel Sekreter Yardımcısı Joyce Msuya Mpanju ise, BM Çevre Programı adına Türkiye'ye bu toplantıya ev sahipliği yaptığı için teşekkür etti. Bakan Murat Kurum'un UNEP/MAP'a verdiği desteğin çok önemli olduğunun altını çizen Mpanju, "Türkiye, çevre konusunda koruma çalışmalarına çok büyük önem veriyor ve liderlik yapıyor. Akdeniz Bölgesi'nde her zamankinden daha fazla insan faaliyetine sahip bugün. Bu bölgenin dolayısıyla koalisyon yapması gerekiyor. İnsan faaliyetleri eko sistemin çökmesine neden olmak üzere. Aşırı avlanma, kanalizasyon atıkları ve kontrolsüz turizm. Plastik atıklar her gün denizlere karışıyor ve bu maalesef insan sağlığına çok zararlı, bölgenin refahı için olumsuz etkiler yapıyor. Bölgedeki yağışın yüzde 30 azalacağı tahmin ediliyor. Suya olan ihtiyaç daha da artacak. Yaban hayatı çok büyük sıkıntı içinde, orman yangınları da arttı. Bu durum sürdürülebilir olmaktan çok uzak" diye konuştu.

"Habitatın ortadan kalması denizi de öldürür"

Akdeniz'de birçok türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getiren Mpanju, "Deniz içindeki habitatın ortadan kalkması maalesef denizi de öldürür. Bu türler endemik oldukları için başka yerlere gidemeyecekler. Biyolojik çeşitliliğin azalması ve Akdeniz Bölgesi'nde sosyal yapının bozulması halkın ekonomisinin bozulmasına neden oluyor ve olacak. Ancak bunu da nasıl düzelteceğimizi biliyoruz. 45 yıldan bu yana BM Çevre Programı'yla bir yol haritası uygulamaktayız. Bölgedeki çevresel tehditleri geniş çerçevede ele aldık. Sağlıklı temiz ve dayanıklı bir yapı için her şey mevcut, eksik olan uygulama. İşte bunun için buradayız. Barselona programını hayata geçirmek zorundayız. Bu protokolleri uygulamaya koyma zamanı geldi. Doğayla barışmalıyız, bu bizim önümüzdeki gerçekleştirmemiz gereken bir davadır" ifadelerine yer verdi.

CHP’NİN MUĞLA’DA ANKET PANİĞİ CHP’NİN MUĞLA’DA ANKET PANİĞİ

Kaynak: İHA