Sayıştay’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ilişkin 2019 Yılı Denetim Raporu’yla ilgili tartışmalar sürüyor. Son dönemde doğal sit alanlarının bir kısmında yapılaşmaya gidilmesi çevre örgütlerinin tepkisine neden oluyor ve onlarca dava açılıyor. Doğal sit kararlarının dayanağı ve bilimsel raporlarının ortaya çıkış sürecini eleştiren, Muğla Çevre Platformu, (MUÇEP) Eş sözcüsü Güngör Erçil, mevzuatta birtakım çelişkilerin olduğunu belirtiyor. Erçil ile Sayıştay raporundaki 'Bilimsel Temelli Raporların' hazırlanma sürecinde tespit edilen usulsüzlükler üzerine konuştuk.

'İHALEYE KATILANLARIN BİLİMSEL YETERLİLİĞİ TESPİT EDİLMELİ'

-Mevzuatta yer alan hükümler ile pratikte çelişen noktalar neler?

Raporların, Bakanlıkça oluşturulan bir araştırma ekibi tarafından hazırlanması, ekipte, Genel Müdürlük tarafından belirlenen, orman mühendisi, ziraat mühendisi, biyolog, şehir plancısı, su ürünleri mühendisi, jeoloji mühendisi, peyzaj mimarı, çevre mühendisi, harita kadastro mühendisi ve ilgili diğer meslek gruplarından katılacak kişilerin olması gerekmektedir. Bu hükümlere karşılık, söz konusu bilimsel araştırma işi, hizmet alımı ihalesi yoluyla Bakanlık/kamu personeli dışında bir özel şirkete yaptırıldı. Üstelik, bir bilimsel rapor düzenlenmesi için yapılan ihalenin konusu olan iş, mimarlık-mühendislik hizmeti alımı olarak tanımlanmıştır. Bilimsel ekolojik temelli rapor düzenlenmesinin mimarlık-mühendislik işi olarak tanımlanmasındaki akıl dışılığı fazla izah etmeye gerek yok sanırım.

-İhale ile yürütülen sürece bilimsel rapor düzenlemeyle ilgisi olmayan herhangi bir firma katılabiliyor mu?

İhale ile satın alınan hizmet, bilimsel ekolojik rapor düzenlenmesi için bu ciddi bir iş alandaki flora ve faunayı yerinde tespit edeceksiniz. Onlardan sonuçlar çıkaracak ve rapor düzenleyeceksiniz. İhaleye katılacakların bilimsel yeterliliklerinin ön tespiti yapılması lazım ama böyle yapılmamış. Açık ihale usulünde, ihaleye girmeyi belgeleyen herkes katılım sağlayabiliyor.  Teklif değerlendirmeleri de verilen fiyat ile sunulan deneyim belgeleri vs. şeklinde hesaplanıyor. Bunun bilimsel rapor düzenlenmesiyle ilgisi yok. Öyle ki onlarca bilimsel rapor hazırlanmasıyla ilgisi olmayan iş deneyim bilgisi sunmuş olabilirsiniz ve verdiğiniz teklif en iyi olabilir, böyle bir yöntem ile ihaleyi kazanabilirsiniz. Sonuç olarak, yaşadığımız Muğla örneğinde olduğu gibi bir gayrimenkul danışmanlık şirketi ihaleyi kazanıyor ve ‘Bilimsel Rapor’ hazırlıyor. Bu gayrimenkul danışmanlık şirketinin hazırladığı raporlara dayanarak bütün Muğla’nın doğal sit alanları tespit edilecek, düşünebiliyor musunuz?

'SAYIŞTAY RAPORUNDA BİLİMSEL RAPORLARIN HAZIRLANMASINDA USULSÜZLÜKLER TESPİT EDİLDİ'

Bütün ülkenin doğal alanlarını bir gayrimenkul danışmanlık şirketine veya benzer, kâr amaçlı, asli güdüsü ticaret olan bir şirketin raporuna emanet ediyorsunuz. Bir an önce işi tamamlayıp para kazanma derdinde olan şirket, mecbur olduğu için ‘işe uygun’ personel buluyor. Projeyi yürütmek üzere hatta bir taşerona veriyor. İşleri taşerona yaptıran gayrimenkul danışmanlık şirketinin kendince işe uygun uzmanlarının rapor düzenleme sürecinde ne kadar ‘hassas’ davrandığı Sayıştay raporunda bizzat Muğla için açıkça belirtiliyor. Örneğin raporda İzmir-Manisa ve Muğla illeri ele alınmış. 'Doğal Sit Alanları Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporları' üzerinde yapılan incelemede, raporlarda teknik esaslar ve sözleşme-teknik şartname hükümlerine aykırı uygulamalar olduğu saptanmış.

-Bu aykırılıklar neler?

MUĞLA, ZEHİR TACİRLERİNE GÖZ AÇTIRMIYOR MUĞLA, ZEHİR TACİRLERİNE GÖZ AÇTIRMIYOR

Harita Mühendisleri, araştırma raporlarına imza atsa da arazi çalışma formlarına imza atmamışlar. Bazı sit alanlarına ilişkin raporlarda, ilk başta düzenlenen sonuç raporları ile revize edilerek düzenlenen sonuç raporlarına imza atan uzmanlar aynı uzmanlar değil. Teknik şartnamelerde, Genel Müdürlük tarafından, bir bölge veya ilde, ekolojik temelli bilimsel araştırma projesi ekibinde görev alan araştırmacıların, bu proje tamamlanmadan başka bir bölge ve ilde yapılacak araştırma projesinde görev alamayacağı hüküm altına alınmasına rağmen, farklı illerin raporlarına aynı uzmanın imza attığı tespit edilmiş.

'DOĞAL SİT ALANLARININ STATÜSÜ DÜŞÜRÜLDÜ'

-Doğal sit alanları bir statüye kavuşuyormuş olsa da aslında statülerinin düşürüldüğünü mü söylüyorsunuz?

Yeni statü ile Türkiye'de ilk sit alanı ilan edilen 'Gökova Doğal Sit Alanı'nda yapılan incelemeye göre bahsettiğimiz bilimsel gerekliliklerin eksikliği tespit edildi. Bu durum ne tür sonuçlar doğurdu dersek, doğal sit alanlarının statüsü önceki koruma statülerine göre düşürüldü diyebiliriz. Genel olarak yapılaşmanın artmasına ve doğayı koruma mantığının kaybolmasına neden oldu. Modifiyeli alan diye tarif edilen, doğallığı bozulmuş bölgeler için düzeltilmesi, korunması tekrar kazanılması açısından hiçbir şey önerilmiyor. 'Bozulmuşsa statüyü düşük belirlerim' yapılaşma devam eder gibi bir anlayış söz konusu. Son olarak şunu belirtmek isterim; rapordaki usulsüzlük tespitleri karşısında, doğayı koruma yaklaşımı içinde olan bütün belediyeler, ekoloji örgütleri ve yerel inisiyatiflerin kendi bölgelerine ait raporların geçersiz kılınması için hep birlikte harekete geçmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Kaynak: GazeteDuvar - Osman Çaklı