Salgın sebebi ile uygulanan 17 günlük sokağa çıkma yasakları ile alakalı İçişleri Bakanlığı 30 Nisan 2021 tarihinde bir genelge yayımlandı. Çanakkale Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu da söz konusu genelgeyi dayanak alarak, “tam kapanma döneminde Tekel büfelerinin kapalı olmasına, market, bakkal, büfe gibi yerlerde alkol ürünü satılmamasına” kararı verdi. Alınan karar sebebi ile, tekel büfeleri kapatıldı. Birçok hukukçu, kararın anayasaya aykırı olduğunu savunarak duruma tepki gösterdi. Valiliğin kararı doğrultusunda Deniz Öztürk isimli vatandaşın işlettiği tekel büfesi de kapatılan işyerleri arasında bulundu.

Öztürk’ün iddiasına göre, 6 Mayıs günü evinin altında bulunan işyerine gidip orada bulunan bilgisayarını almak istedi. Tekel büfesinin açık olduğunu gören kolluk kuvvetleri, Umumi Hıfzıssıhha Kanuna aykırı hareket ettiği için Öztürk’e 900 TL idari para cezası kesti. Öztürk, avukatı Pınar Çelik Arpacı aracılığıyla, Çanakkale 2. Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak idari para cezasına itiraz etti. İl emniyet müdürlüğü dosyaya gönderdiği savunmasında vatandaşa uygulanan idari para cezasının yasaya ve usule uygun olduğunu aktardı.

Hürriyet Gazetesi'nden Mesut Benli'nin haberine göre;  Çanakkale 2. Sulh Ceza Hakimliği 7 Eylül tarihinde itirazı karara bağladı. Hakimlik, “idari para cezasının dayanağı olan olayın kanunda bahsi geçen yasak veya zorunlulukları getiren tedbirlerden olmadığı kanaatine varıldığı” gerekçesiyle itirazı kabul edilerek, idari para cezasının kaldırılmasına hükmetti.

Kararın gerekçesinde “Covid-19 salgınıyla mücadele etmek amacıyla alınan tedbirlerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının güvencesi altında bulunan temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması niteliğinde olduğu, Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında veya kullanılmasının durdurulmasında iki ayrı sistem öngördüğü” anımsatması yapıldı.

Kararda, olağanüstü hal dönemlerinde ölçülülük ilkesine uygun olmak şartıyla temel hak ve hürriyetlere bizzat Anayasa’nın kendisinin öngördüğü güvencelere aykırı bir şekilde müdahale edilmesine imkân verdiği olağanüstü dönemlerde bu tedbirlerin alınabilmesi için kanunla öngörülmelerine gerek olmadığı kaydedilerek, şu ifadeler kullanıldı.:

“Olağanüstü Hâl ilân edildikten sonra, Cumhurbaşkanı’nın, Olağanüstü Hâl Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarma yetkisini elde ettiği, Cumhurbaşkanı’nın, olağanüstü hâl ilân ettikten sonra çıkaracağı Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile salgın hastalıkla mücadele amacıyla temel hak ve hürriyetleri sınırlandıran tedbirlere karar verebileceği, anayasanın 13. maddesinde ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz’ hükmünün bulunduğu, bu maddeye göre olağan dönemde temel hak ve hürriyetler sınırlandırılırken, sınırlamanın kanunla yapılması ve sınırlamanın Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere dayanması gerekir.

Covid-19 kapsamında alınan temel hak ve hürriyetleri sınırlandıran tedbirlerin de anayasa uyarınca kanunla öngörülmelerinin gerektiği, kanunla öngörülmemiş bütün tedbirlerin anayasanın 13. maddesinde hükme bağlanan ‘...ancak kanunla sınırlanabilir’ şartına aykırı olduğu, tedbir kararı alacak veya alınan tedbir kararlarını uygulayacak idareye de bu yetkinin aynı şekilde ancak kanunla verilebileceği anlaşılmakla, verilen idari yaptırım kararının anayasaya aykırı olduğu …”

Kaynak: Hürriyet

METEOROLOJİDEN ÇÖL TOZU UYARISI! NEFES ALMAKTA ZORLUK ÇEKİLECEK METEOROLOJİDEN ÇÖL TOZU UYARISI! NEFES ALMAKTA ZORLUK ÇEKİLECEK