Bakın, Türkiye'nin Güney sahilleri muhteşemin ötesinde, harikanın tepesinde; Eşi bulunmaz Allah'ın yarattığı en büyük ve en muhteşem tabiat. Peki, biz bunun farkında mıyız? Ne farkındası yahu?! Ne diyorsun sen kardeşim! Farkında falan değiliz. Biz buraları parseller parseller satarız, evler evler evler yapılır; İstersen sen gelir buradan milyon doları verip ev alırsın ve buranın içine yaparsın... İşte bizim güzellikleri perişan ve yok ettiğimiz anlayış budur beyler, hanımlar.

Bakın, 1967 senesinde ben, gazeteci Güneri Cıvaoğlu, meşhur kaptanlarımızdan Necati Zincirkıran, Sadun Boro ve Nail Keçili 9.5 metrelik trandle ile Göcek'e vasıl olduk. Aaa Göcek Limanı! Ne ev var, ne bir şey... Minnacık bir köy! İskele yok, bağlanacak yer yok. Minicik bir baraka, barakanın içinde nalburiye malzemelerinden tutun aklınıza gelen her şey satılıyor. Boya, çivi, çekiç bir de 2 tane masa koymuş adam oraya. Adam kim? Adam, meşhur Aliço; şişman Aliço... Ta 2000'li yıllara kadar yaşayan ve balık pişirmesiyle özellik kazanmış bir arkadaşımız. Allah nur içinde yatırsın, çok güzel bir adamdı, O seyahatte işte o 2 masa Aliço'nun balığının yemek isteyenler için oradaydı. Biz de bir tanesine oturduk ve o taze balıklarından yeme imkanımız oldu. Sorduk Aliço'ya: "Hocam bu balıkları nerede tutuyorsun?" Hemen gösteriverdi Göcek Limanı'nın içinde ne cins balık isterseniz hepsi var, hepsi var! Vay anasını... Seneler sonra ben kendi teknemle, Güneri kendi teknesiyle, Necati ve Sadun ağabey kendi tekneleriyle tabii ki bu Göcek Limanı'na çok defa geldik. Ağlarımızı attık; gece bekleyen ağlar sabah muhteşem balıklarla çıktı ondan sonra demir alıp koyları gezdik, gezdik; gezdik! 

Sonra bir gün SHP denilen bir parti vardı. Erdal İnönü'nün partisi. Onun belediye başkanı adayı hasbelkader Göcek Belediye Başkanı oldu. Adamın ilk yaptığı iş ne biliyor musunuz? Özellikle kışın, dalgaların limanın içine girip yumuşacık sahile yalarcasına girip sonra geri çekilen ve o sırada da suyu temizlenen mis gibi deniziyle Göcek Limanı'nın etrafını insanlar burada kabak çekirdeği yesinler; "Ne işiniz var sizin?" deyip oraları bütün betonlaştırdı. Beton bir liman yaptı. Bir süre sonra özellikle kışın; sahile gelip çarpan suyun katılaşmasına sebep olan deniz altındaki çamuru da kaldırarak ne şeffaflığı kaldı ne temizliği kaldı! Balıklarda göçüp gittiler. Sonra duydum ki hapse girmiş, eeee... Bu işi yapıp bu kadar günah işleyen adamın da sonu bu olacaktı. 

Göcek bugün bir şehir. Aklınıza gelen her türlü yatırım; bina, lokanta, işletmeleri yapılmış iş yerleriyle bir şehir. Zaten o bozulmuş limana daha fazla bozulma fırsatı da ne yaparlarsa yapsınlar bulamamışlar. Çünkü zaten o liman bozulmuş, güzel deniz mahvolmuş. 

Şimdi korkum ne biliyor musunuz? Koyları ufak ufak izin olarak yapılaştırmaya başlamışlar. Çok üzülüyorum! Yapmayın be kardeşim! Böyle şeyler yapmayın ya! Biraz insan olun, içinizden insanlık gelsin! Bakın Marmaris'te de aynı şeyler oldu. Marmaris'te de durup dururken Marmaris'in içinden koyundan çıkarken sağ tarafta yarım kalmış bir otel inşaatı vardı. Sonra bir firma orayı almış. O otel inşaatını 4 misli yapmış ve canına okumuş etrafın. Bırakın onu koyun içindeki Kabuklu Deniz Hayvanları Üretim Merkezi olan Joe Termal Otel'in hemen bitişiğindeki otelin üzerine otel, 50-100 metre ilerisine iskele yapmış ve orada tekne barındıracak; o tekneleri kiraya verecek böylece büyük paralar kazanacak. Fakat ne olmuş biliyor musunuz? Dünyada sadece 13 tane olan Kabuklu Deniz Hayvanları Üretim Merkezi de ölmüş. Hayvanlar da ölmüş ve merkez dünyada 12'ye inmiş. Bunun faturasını kim ödeyecek?

Her neyse...