Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekir; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde demokrasi adına yaşanan güzel bir haftasonu geçirdik. Evet uykusuz kaldık. Ama güzel bir amaç uğruna, halkın sesine  kulak vermek ve sandığa yansıyan iradeyi görmek için sabah 4'lere kadar nefes kesen demokrasi yarışını birlikte izledik. 

CHP seçmeni uzun zamandır "değişim" talebini dile getiriyordu. Özellikle örgütlerin tanımadığı yeni vekiller, dördüncü, beşinci hatta yedinci dönemini yaşayan mevcutlar, aldıkları maaşlar manşetlere taşınan isimler halkın yoğun eleştirisini alıyordu. Danışman gafları, genel merkezin sadece kendi içinde kalıp örgütlerin sorunlarının çözümüne bir türlü şans vermemesi, yerele sağır kalması, iletişimdeki kopukluk özellikle son zamanlarda yüksek sesle dilden dile dolaşıyordu.

Özgür Özel "değişim talebini karşılayamaz" kanısı farklı cenahlarda seslendirilse de CHP seçmeninin "hiçbir şey değişmeyecekse genel başkan değişsin" talebine delegenin kayıtsız kalmadığı sandığa yansıdı.

"Son ana kadar koltuğunu terk etmeyen, üstelik "hançerlendim" diyerek, bu demokrasi yarışını, aday çıkararak taçlandıran tarafı "düşman" ilan eden CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, otokrasiye olan ilgisini de net bir şekilde bu sözlerle ifade etmiş oldu." Tribünlerde konuşmayı dinlerken vatandaşın gözünde beliren ve ifadelerine yansıyanlar bunlardı. Yeni Lider Özgür Özel'in cevap olarak "danışman" olayını hatırlatan "kılıç göndermesi" ise yükselen tansiyonu haklı bir tepkiye dönüştürdü. Salon adeta destek nidalarıyla inledi. 

Televizyonlar için röportaj veren parti temsilcilerinde, desteklediği tarafı açık net ifşa eden cümleleri dikkat çekti. Her iki tarafın mensupları da "korkusuzca" düşüncelerini dile getirdiler. Ayrıca istisnasız,  konuşmacıların hepsi nezaketlerini bozmadan tavırlarını net ortaya koymayı başardılar.

Kendi adıma bundan sonra CHP'nin sırtındaki yükün daha ağır olduğunu düşünüyorum. Sol seçmenin "değişim" umudunun eseri olarak göreve gelenlerin "neyi neye değişeceklerini" iyi tahlil etmesi, bununla da yetinmeyip nitelikli değişimi başarması şart oldu. Gençlik Kollarının pankartına da yansıdı bu durum "CHP'de Devrim Var!" dediler gençler, ama daha bu ilk adım.

Cumhuriyetimizin 100.yılını kutladığımız 29 Ekim'de tüm engellere rağmen sokakları doldurup taşıran halk, cumhuriyete hasret! Eşitsizliğin tavan yaptığı, halkın geçim sıkıntısının yoksulluğu aşıp açlığa dayandığı bir yerde cumhuriyete hasret kalmamak elde mi? Ama bu hasret kalmada en büyük pay Cumhuriyet Halk Partisine aittir. Yeni Genel Başkan Özel'in tutum belgesinde yazılı olanları halka borçlandığı da açıktır.

Dilerim; yakın zamanda kürsüde haykırarak vadettiği her şeyi gerçekleştirir. Seçmenin istediği ana muhalefeti yeniden şahlandırır. Kendi babalarının hayali olan iktidarı onlara yaşatır.

Tek listeyle kongre yapanların, temayül yoklamalarını hiçe sayanların, kendi üyelerinin, başkanlarının ne dediğine kulak kabartmayıp, üç beş kişinin kurduğu ilişkilerden yola çıkan diğer partilere ders niteliğinde gerçekleşen bu demokrasi şöleni için Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür ederiz.

Bu arada kurultay salonunda ve ekran başında hazır  bulunan seçmenin haftasonu ile ilgili önemli sitemini de yazmak gerekir. "Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir veda konuşması ile alanı terk etmesi yakışırdı" diyenlerin sayısı az değil. Gece geç saatlere kadar emek veren seçmen ve kendisini her koşulda destekleyen delege alanda ve ayaktaydı. Bence de bu konuşmayı hak etmişlerdi. Ancak maalesef Türkiye'de seçim kaybeden liderler küskünlüğün içinde "lider" olduğunu unutup, yalnız olmadığını fark edemiyor. Bu dünde böyleydi, vaktinde de defalarca eleştirildi ama bugünü değiştirmedi. 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve ekibine, seçtikleri bu zor ve çetin yolda başarılar dileriz. Sonucun daha eşit, daha çağdaş, demokrasisi ayakta bir Türkiye umudunu yeşertmesini muhakkak destekleriz.

Velhasılı, demokraside kaybeden olmaz ancak kazananın kazandığı ile ne yapacağı ülkenin geleceğini belirler. 

Vefatının 17.yılında adını saygı ile andığımız, Türk Milleti'nin Karaoğlan'ı olmuş Bülent Ecevit'in sözleri ile, kendisini rahmetle yad ederek, yazıyı noktalamak isterim. 

"Aslında sorun, CHP'yi eski yörüngesine veya yeni yörüngesine oturtma sorunun da ötesindedir. Hatta sorun 'ya ben, ya Bülent' sorununun da ötesindedir. Tekrar söylüyorum, asıl öncelikle ölçülmesi gereken şudur: CHP'de buyruk mu işleyecek, hukuk mu işleyecektir? Buna karar vereceğiz. Daha açık söylüyorum, vereceğiniz karar şudur: Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi olacağız, kapıkulları mı olacağız? Karar sizindir." (1972)

Haydi selametle...