Sevgili okurlarım, "Ters Köşe" de tekrar birlikteyiz. Bu haftaki yazımda, "yerel" değil daha genel bir problem olan Sosyal Medyaya dikkat çekmek istiyorum. 

Hepimiz, her gün farklı sebeplerden ötürü geleneksel gazetelere, televizyon kanallarına, tartışma programlarına ya da konuşmacılara "yanlı, taraflı, aman canım o da onun adamı" gibi söylemlerde bulunuyoruz. Tüm bu güvensizlik ortamında herkes televizyon kanalları veya ulusal gazetelere işaret ederken burnumuzun dibinde dönen kirli oyunları görmüyoruz ya da geneleksel medyaya en yüksek sesi çıkaranlar asıl tehlikeye dikkat çekmek istemiyor. Tehlike hiç ummadığınız kadar büyük ve gündelik hayatımızın bir parçası. Evet, Sosyal Medya'dan bahsediyorum. 

Sosyal Medya'da birçok gazeteci, basın çalışanı, yerel veya ulusal basın kuruluşlarının hesapları var ve bunun yanında sadece sosyal medya üzerinden "basın" faaliyeti yürüten hesaplar da var. Ve inanın, içerisinde bulunduğumuz dönemde artık geleneksel basın sosyal medyanın çok gerisinde kaldı. Bir hesap düşünün, en az 600 bin takipçisi var diyelim ve bu hesaptan günlük haber başlıkları, son dakika gelişmeleri paylaşılıyor olsun. Şu anda Türkiye'deki gazetelerin günlük tirajları ilk 5'te şu şekilde; Hürriyet 185 bin, Sabah 179 bin, Sözcü 153 bin, Milliyet 121 bin, Türkiye 107 bin. Yani demem o ki, 600 bin gibi sosyal medyada en fazla ortalama sayılabilecek bir hesabın günlük insan erişimi, etkileşimi neredeyse ilk 4 gazetenin günlük tirajıyla aynı. 

Peki sosyal medyada faaliyet gösteren, binleri, on binleri, yüz binleri hatta milyonları yönlendiren, ulusal basından çok daha fazla insana hitap eden kendini okutan, izleten ve dinleten bu hesaplar ne kadar tarafsız? Ya da insanlara verdikleri içerik, bilgi ne kadar "doğru"? İşte bu en çok büyük bir tehlike. Geldiğimiz noktada, sosyal medya'da paylaşılan 1 fotoğraf karesi veya bir cümle bilgi saman alevi gibi tüm ülkenin gündemine saatler içerisinde yayılıyor. Ancak malesef insanımız bilginin, verinin doğruluğuna bakmıyor.

SOSYAL MEDYA TETİKÇİLERİNE KARŞI TOPYEKÜN EĞİTİM ŞART

Tüm vatandaşlarımızın ivedilikle medya okur yazarlığı, sosyal medya kullanımı, bilgiye erişim, bilgiyi doğrulama gibi konularda eğitim alması, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilk öğretimden itibaren müfredatları bu konularda tekrar elden geçirmesi ve güçlendirmesi gerekiyor. Siyasi parti konusunda da, spor kulübünde de, gazete veya televizyon kanalında da, sevdiğimiz profesörler veya gazeteciler, araştırmacılar konusunda da fanatiğiz. Hani derler ya "takım tutar gibi tutma" diye, hah işte aynen öyle yapıyoruz. Bakın, bu sorun, yeterli finans bulurlarsa yeterli takipçiye, aboneye sahip sosyal medya hesaplarını kontrol altına alırlarsa kitleleri istedikleri yönde ve şiddette yönlendirme, yönetme gücüne sahip. Tabiki kimse fikir belirtmesin, ifade özgürlüğü kısıtlansın, sosyal medya ve internet kullanımı kısıtlansın ve tamamen kontrol altında olsun demiyorum. Ama devletin, sanal tetikçi olarak kullanılan bu hesaplara veya bu hesapların ardındaki kişilere karşı bir önlem alması şart.

İŞLENEN SUÇ CEZASIZ MI KALACAK?

Geçtiğimiz günlerde yazmıştık, geçtiğimiz yıl Kasım ayında Alaattin Çakıcı'nın, yeğeni, avukatı, misafirleri, arkadaşları ile İstanbulda bir araya geldiği bir yemek karesi twitter'da oldukça geniş bir çevre tarafından takip edilen ve neredeyse her twitter kullanıcısının bildiği bir hesaptan tekrar paylaşıldı. Paylaşımdaki iddia ise, "Ramazan Ayı'nda Alaattin Çakıcı'nın yemek masasındaki içki şişesi saklanmaya çalışıldı" şeklindeydi. Buradaki kişi siz de olabilirsiniz bir yakınınız da, o yüzden empati yapmanızı rica ediyorum. Sizce bu ne kadar etik, ne kadar doğru, ne kadar "masum" bir haber paylaşımı? Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, Halkın dini duygularını kötüye kullanma, Kişiyi hedef gösterme, Kişinin itibarını zedeleme gibi suçların tamamını tek paylaşımla işleyen bu sözde "haber/basın" hesabı ve arkasındaki kişiler cezasız mı kalmalı? "Belki fotoğrafı aldıkları kaynak yanlış bilgi vermiştir" diyeceksiz ancak onu da diyemezsiniz. Çünkü, Kasım ayında çekilen bu fotoğraf aynı gün bizim gazetemizde ve Alaattin Çakıcı'nın Basın Danışmanı Gazeteci Ferhat Aydoğan tarafından paylaşıldı. Dolayısıyla, internette bu fotoğrafın bulunduğu internet sitelerinde, fotoğrafın konusuna dair haber de, haberin tarihi de açık. Bu arada, onca insanın arasında içkiyi içenin Alaattin Çakıcı olduğu iması da oldukça absürd. İnsanlar alkol tüketemez mi? Alkol tüketen insanın yanına oturmayacak, arkadaşlık yapmayacak, ailemizdense kan bağımızı yok sayacak, avukatımız olarak tutmayacak ya da iş yapmayacak mıyız? Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir mahalle baskısıdır? Masada bulunan insanlar, zaten ince düşünüp Sayın Alaattin Çakıcı düşünülerek masadan nezaketen şişe kaldırılmış. Bunu anlamak bu kadar zor mu? Lütfen empati yapın ve 1 dakika düşünün. Siz olsanız, size yapılsa nasıl hissedersiniz ve ne istersiniz...


Kurt yatağında yatan kurt, aslan ininde yatan aslan, çakal otlağında gezen çakal olur...