Kamuoyunun Gücü

Baharın müjdecisi olan Mart ayının ilk gününde kısaca EYT olarak bilinen “emeklilikte yaşa takılanlar” ile ilgili kanun teklifinin TBMM Genel Kurulu’ndan oy birliği ile geçmesi kamuoyunun gücünü bir kez daha ortaya koydu. Aslında bildiğiniz gibi EYT sorunu bugünün veya yakın geçmişin sorunu değildi. AK Parti hükümetlerinin öncesinde başlayan çeyrek asırlık geçmişi olan sorunu deyim yerindeyse AK Parti “kucağında” bulmuştu. Hükümet, zaman zaman “şiddetli” itirazlarla sorunu göz ardı etmiş olsa da  özellikle son iki yılda kamuoyunun gücü ile herkes kazandı.

Finans sektörü büyürken...

Dün açıklanan TÜİK verilerine göre yıllık GSYH, 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5,6 arttı. Kişi başına düşen milli yıllık gelir de TL cinsinden 176 bin 589 TL, ABD  doları cinsinden 10 bin 655 olarak hesaplandı. GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2022 yılında bir önceki yıla göre finans ve sigorta faaliyetleri toplam katma değeri yüzde 21,8 artarken sanayi yüzde 3,3 ve tarım sektörü yüzde 0,6 arttı. İnşaat sektörü ise 2022 yılında yıllık bazda yüzde 8,4 oranında küçüldü. Bu rakamlar da gösteriyor ki insanımız üretmedikçe bankacılık sektörü karını katlamayı sürdürecek.

Dünya Bankası’nın deprem raporu ve çarpıcı gerçekler

Tabi ki ortaya çıkan ve sayısı şimdilik 50 bin kişiyle açıklanan can kayıplarını geri getirmek mümkün değil. Ancak son depremlerle birlikte bir kez daha gördük ki deprem değil binalar aldı canlarımızı. Can ve maddiyatı aynı cümlede kurmak ne kadar zor olsa da bir de gerçekler var ortaya çıkan ve hesaplanan. Dünya Bankası’nın değerlendirme raporuna göre, 6 Şubat'ta meydana gelen iki büyük deprem Türkiye'de ülkenin 2021 yılı GSYH’sının yüzde 4’üne karşılık gelen yaklaşık 34,2 milyar dolarlık fiziksel hasara yol açtı. Rapor ayrıca iyileştirme ve yeniden inşa maaliyetlerinin çok daha fazla olacağını, potansiyel olarak bu rakamın iki katına ulaşacağını, ekonomideki aksamalarla ilişkili GSYH kayıplarının depremlerin maliyetini daha da artıracağını ortaya koydu.

Çarpık yapılaşma ve maliyeti

Türkiye'deki doğrudan fiziksel hasarlar üzerinde odaklanan raporda konutlarda meydana gelen doğrudan hasarların toplam hasarın yüzde 53'ünü oluşturduğu belirtildi. Hasarın maddi karşılığı ise 18 milyar dolar olarak açıklandı. Toplam hasarın yüzde 28’inin (9,7 milyar dolar) konut dışı binalarda (sağlık tesisleri, okullar, kamu binaları ve özel sektör binaları), yüzde 19’unun (6,4 milyar dolar) ise altyapı tesislerinde (yollar, elektrik, su temini) meydana geldiği kaydedildi. Bu rakamlar gerçekten ürkütücü ve ülke olarak yeniden inşaa ve yeniden yapılanma sürecinin başlatılması gerekiyor. Ülke olarak bundan böyle imar affını cümle içinde bile kuran ve kullanan kaybeder. Dolayısıyla hem yüksek siyasetin hem de yerel siyasetin dilinde artık imar affı diye bir kavram olmayacaktır. Elbette biz de Haber48 olarak takipçisi olacağız.