Son üç gün ne yaşadık 

Bugün söze yine merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den duyduğumuz “dün dündür bugünse bugün” sözüyle başlayalım. Biliyorsunuz, 2 Mart Perşembe günkü yazımızda merhum Demirel’in “siyasette 24 saat uzun bir zamandır” sözüne atıfta bulunmuştuk. 

Hatta Millet İttifakı bileşenleri içinde çıkan sorunlar nedeniyle “sürpriz” gelişmeler de yaşanabileceğini ifade etmiştik. Nitekim öyle de oldu. Hafta sonu Millet İttifakı cephesinde hemen her dakika “küçük sarsıntılar” yaşandı. Bugün sabah saatlerinden itibaren fazlasıyla göz önünde yaşanan “mekik diplomasisi” ile İYİ Parti lideri Meral Akşener geri döndü ve akşam saatlerinde Millet İttifakı’nı oluşturan 6 siyasi parti lideri Saadet Partisi Genel Merkezi’nde “işin” adını koymak için yeniden masaya oturdu. Biz burada çıkacak sonuçtan çok “ne yaşadığımızla” ilgili birkaç cümle ile günü bitirelim. Başlığımızdan da anlaşılacağı üzere insanın “son üç günde ne yaşadık” diye sorası geliyor bugün yaşanmakta olan süreçle ilgili. Hikâyeyi biliyorsunuzdur ve bu hikâye son yaşadıklarımızla öyle güzel örtüşüyor ki “affınıza sığınarak” hatırlatmadan edemeyeceğim.

Anadolu’nun bir kasabasında ağa ile maraba, ağanın at arabasıyla kasabaya doğru yol alıyorlar. Tam da yolu yarılamışken arabayı çeken hayvan yola pisliyor. Marabasının arabada gözü olduğunu bilen ağa da hem marabayı küçük düşürmek hem de eğlenmek için, “Üle Memo! Şu b.ku yersen, arabayı sana verecem” diyor. Bizimki bir an düşünüyor, kararını veriyor, koşumları ağaya uzatıp arabadan iniyor ve at pisliğini yiyor. “Tamam”, diyor ağa “araba senin.” 

Marabanın midesi dönmüş, gururu çiğnenmiş, kendinden iğreniyor. Ağa ise bir dakikalık bir eğlence uğruna arabasından olduğuna pişman, kendi budalalığına yanıyor. Dönüş yolunda ikisinin de ağzını bıçak açmıyor, ikisi de kurdukça kuruyorlar. Tam marabanın pislik yediği noktaya geldiklerinde ağa dayanamıyor; “Üle Memo! Bir halt ettim, şaka uğruna araba elden gitti, parasını vereyim arabayı geri alayım.” Memo’nun genzinde, ağzında, yüreğinde, öfkesinde hâlâ pislik tadı var. “olur Ağam” diyor, “olur ama bir şartla: sen de aha şu kalan kurumuş b.kları yiyeceksin ki ödeşelim.” Ağanın gözü kararmış, iniyor bir miktar pislik de o yiyor. Çiftliğe yaklaşırlarken, Memo düşünceli, kederli soruyor: “Ağam, araba giderken de senindi dönerken de senin, peki biz bu kadar b.ku neden yedik?” Teşbihte hata olmaz…